7 Eylül 2020 Pazartesi

BOHEMIAN RHAPSODY




BOHEMIAN RHAPSODY

İnsan açık ara en sevdiği müzik grubu hakkında bir film çekilirse buna nasıl yaklaşabilir ki ? Bohemian Rhapsody, şahsen ilk açıklandığı 2010 yılından beri heyecanla beklediğim, fırtınalı bir çekim süreci (çekim sırasında bile değişen yönetmeniyle) ile hayranlarını hop oturup hop kaldıran bir proje oldu.

Başlarda Freddie Mercury’yi, komedyenliğini genelde beğendiğim ama bu role gitmeyeceğini düşündüğüm S.Baron Cohen (Borat), sonra da Ben Whishaw’un ( J.Bond’daki Q) canlandıracağı açıklanmıştı. Neyse ki, sonunda rol sanki Fredde’yi oynamak için doğmuş gibi duran Mısır asıllı ABD’li actor Rami Malek’e (Mr. Robot) verildi.

Benim gibi hardcore Queen hayranlarından bazılarını rahatsız eden bazı küçük kronolojik değişiklikler yapılmış. Ben ise bunları filmin zirve noktası olan finalindeki Live Aid konserine ulaşan yerinde çizilmiş bir rota olarak gördüğüm için üzerinde çok durmadım. Film, tüm zamanların en iyi Müzisyen Biopic’i olmuş.

Film, daha ortaya çıkmadan haksız karalama kampanyalarıyla yıpratılmaya çalışıldığı gibi Freddie’nin gay ilişkilerinin üzerini örtüyor da değil. Sadece üne yolculuğunun başında daha Farrouk Bulsara (Zerdüşt bir Hintlidir Freddie) iken sevgilisi, cinsel tercihlerinin değişmesi ile de dostu olarak yanında kalan Mary Austin ile olan girift ilişkisini anlamayacak kapasitede olanların uydurmalarıymış bunlar. Freddie Mercury’nin 1970 lerin ortasından itibaren erkeklerle ilişkiye girdiği filmde veriliyor.

Bu arada Freddie, ailesi, Queen grubundan arkadaşları, evinin biricik sahipleri olan kedileri, öldüğünde 5 kedisi ile beraber yanında olan son sevgilisi Jim Hutton ve öldükten sonra mirasının çoğunu bıraktığı Mary Austin dışında (küllerinin olduğu yeri bilen tek insan) kimseye aşk ile bağlanmadı. Tam bir haz insanıydı. Bildiği gibi yaşadı, bedelini ödedi. Onmilyonlarca hayranını boynu bükük bırakıp daha 45 yaşında arkasında dev bir efsane, erişilmez bir kültür mirası bırakarak 1991’de öldü.

Parasızlıktan mühendis babası ile beraber 3 asırlık bir kütükten yaptıkları Red Special gitarı ile ünlenen (yıllar sonra NASA ile bile çalışmalar yapacak olan astrofizik mezunu) Brian May’I canlandıran İngilz aktör Gwilym Lee başta olmak üzere Queen grubunu canlandıran aktörlerin gerçek müzisyenlere benzerlikleri şaşırtıcı.

Freddie Mercury’nin dediği gibi Queen bir grup değil, bir aileydi. Filmde dramatizasyon ve gerilimi biraz artırmak için ufak tartışmalar büyütülmüş ama hepsi daha once de yazdığım gibi çoğu müzik otoritesi tarafından (bence de) tüm zamanların en muhteşem Rock konseri performansı olan Queen’in 1985’teki Live Aid performansının seyirci üzerinde etkisini artırmak amaçlı ve doğal sayılabilir.

Mutlaka vizyonda iken gidin, beyazperdede izleyin. Freddie Mercury ve Queen’in stadyumlara bile sığmayan ihtişamı bir TV ekranına sığmayacaktır. Filmi izledikten sonra da QUEEN’in Live Aid 1985 gerçek performansını da mutlaka izleyin.

Sinema_dem Rockseyirler diler.


1 yorum:

EN İYİ 9 KEDİ FİLMİ

  EN İYİ 9 KEDİ FİLMİ     9. THE CAT RETURNS              (Japonya - 2002)               Dünyanın en büyük animasyon ustası Hayao ...