Loving Vincent, modern resmin babası sayılan dünyanın en
büyük ressamlarından Hollandalı Vincent Van Gogh’un çalkantılı hayatına eşsiz
bir bakış. En sevdiğim ressam olan Van Gogh’un iki ünlü “Starry Night”
tablosundan birinin kopyası da yıllardır yatağımın başında asılıdır.
Film, inanılmaz bir çalışma sonucu ortaya çıkarılmış. 100
ressamın 60.000 in üzerinde yağlıboya, suluboya ve karakalem çalışması gerçek
oyuncuların oyunlarının üzerine çizilerek meydana getirilmiş. Bu da Van Gogh gibi
dünyanın belki de en üretken ressamına yaraşır, inanılmaz emek-yoğun bir çaba
olmuş. Sonuç neredeyse mükemmel. Sinema salonunda edinebileceğiniz izleme
tecrübelerinin en özellerinden birini sakın kaçırmayın.
Film, Vincent Van Gogh’un 1890’da 37 yaşındaki intiharından 1
yıl sonrasında geçiyor. Kardeşi Theo’ya (sağlığında Theo’ya yazdığı yüzlerce
mektup halen çeşitli müzelerde/koleksiyonlarda mevcuttur) bıraktığı son mektubu
ancak keşfediliyor.
Postacısı, (resimlerindeki
meşhur postacısı) bu mektubu yerine iletmek üzere (yine başka bir tablosuna
konu olmuş Armand Roulin) oğlunu görevlendiriyor. Armand, Van Gogh’un akıl
hastanesinden çıktıktan sonra (kulağını kesip bir fahişeye hediye etmişti ! -
yaygın kanının aksine tamamını değil, sadece kulak memesini) Fransa’daki son
günlerinin izini sürüyor. Van Gogh tablolarında kişilerle karşılaşıp, olayı
aydınlatmaya çalışıyor. Bu kişiler arasında zamanının satış rekorunu kıran
tablosuna konu olan Dr. Gachet de var, kızı da, kaldığı hanın yöneten kız da.
İşini aşkla yapan insanların en ünlü örneklerinden olan Van
Gogh, 28 yaşında ilk defa eline fırça almış ve 37 yaşında intihar edene kadar benzeri
görülmemiş bir şekilde 800 ün üzerinde yağlı boya tablo ve 1000 in üzerinde
karakalem çalışma yapmıştır. Ne yazık ki, bunlardan sadece birini (Kırmızı
Şarap Bağı – Moskova Puşkin Müzesi) satabilmesi trajik ölümüne kadar
giden yolu ardına kadar açmıştır.
Film, Van Gogh’un güçlü, canlı, fırtınalı fırça darbelerinin
ruhunu çok iyi yansıtıyor. Hipnotize edici, benzersiz bir sinema deneyimi.
Sinemayı sanat yapan nadir filmlerden biri. Bir başyapıt olmasını engelleyen
tek şey senaryosunun görselliği kadar mükemmel olmaması. Ancak, yine de
hayatımda seyrettiğim en muhteşem animasyon filmlerden (gerçek oyuncuların üzerine
çizilmiş olsa da) biriydi. Böyle eşsiz bir deneyimin de dört dörtlük bir
senaryoya ihtiyacı yoktur.
Sinema_dem iyi seyirler diler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder