7 Eylül 2020 Pazartesi

LOVING VINCENT


LOVING VINCENT

Loving Vincent, modern resmin babası sayılan dünyanın en büyük ressamlarından Hollandalı Vincent Van Gogh’un çalkantılı hayatına eşsiz bir bakış. En sevdiğim ressam olan Van Gogh’un iki ünlü “Starry Night” tablosundan birinin kopyası da yıllardır yatağımın başında asılıdır.

Film, inanılmaz bir çalışma sonucu ortaya çıkarılmış. 100 ressamın 60.000 in üzerinde yağlıboya, suluboya ve karakalem çalışması gerçek oyuncuların oyunlarının üzerine çizilerek meydana getirilmiş. Bu da Van Gogh gibi dünyanın belki de en üretken ressamına yaraşır, inanılmaz emek-yoğun bir çaba olmuş. Sonuç neredeyse mükemmel. Sinema salonunda edinebileceğiniz izleme tecrübelerinin en özellerinden birini sakın kaçırmayın.

Film, Vincent Van Gogh’un 1890’da 37 yaşındaki intiharından 1 yıl sonrasında geçiyor. Kardeşi Theo’ya (sağlığında Theo’ya yazdığı yüzlerce mektup halen çeşitli müzelerde/koleksiyonlarda mevcuttur) bıraktığı son mektubu ancak keşfediliyor. 

Postacısı, (resimlerindeki meşhur postacısı) bu mektubu yerine iletmek üzere (yine başka bir tablosuna konu olmuş Armand Roulin) oğlunu görevlendiriyor. Armand, Van Gogh’un akıl hastanesinden çıktıktan sonra (kulağını kesip bir fahişeye hediye etmişti ! - yaygın kanının aksine tamamını değil, sadece kulak memesini) Fransa’daki son günlerinin izini sürüyor. Van Gogh tablolarında kişilerle karşılaşıp, olayı aydınlatmaya çalışıyor. Bu kişiler arasında zamanının satış rekorunu kıran tablosuna konu olan Dr. Gachet de var, kızı da, kaldığı hanın yöneten kız da.

İşini aşkla yapan insanların en ünlü örneklerinden olan Van Gogh, 28 yaşında ilk defa eline fırça almış ve 37 yaşında intihar edene kadar benzeri görülmemiş bir şekilde 800 ün üzerinde yağlı boya tablo ve 1000 in üzerinde karakalem çalışma yapmıştır. Ne yazık ki, bunlardan sadece birini (Kırmızı Şarap Bağı – Moskova Puşkin Müzesi) satabilmesi trajik ölümüne kadar giden yolu ardına kadar açmıştır.

Film, Van Gogh’un güçlü, canlı, fırtınalı fırça darbelerinin ruhunu çok iyi yansıtıyor. Hipnotize edici, benzersiz bir sinema deneyimi. Sinemayı sanat yapan nadir filmlerden biri. Bir başyapıt olmasını engelleyen tek şey senaryosunun görselliği kadar mükemmel olmaması. Ancak, yine de hayatımda seyrettiğim en muhteşem animasyon filmlerden (gerçek oyuncuların üzerine çizilmiş olsa da) biriydi. Böyle eşsiz bir deneyimin de dört dörtlük bir senaryoya ihtiyacı yoktur.

Sinema_dem iyi seyirler diler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

EN İYİ 9 KEDİ FİLMİ

  EN İYİ 9 KEDİ FİLMİ     9. THE CAT RETURNS              (Japonya - 2002)               Dünyanın en büyük animasyon ustası Hayao ...