5 Aralık 2025 Cuma

BİR ASIRLIK HAZİNELER – 1925’in EN İYİ 5 FİLMİ

 

BİR ASIRLIK HAZİNELER  – 1925’in EN İYİ 5 FİLMİ

 



1.    1. Potemkin Zırhlısı  (SSCB)


Bana göre dünya sinema tarihinin en iyi filmi olan Potemkin Zırhlısı (Bronenosets Potyomkin) Sovyet sinema dehası Sergey Eisenstein’ın kurgu anlayışını devrimci bir biçimde ortaya koyduğu bir başyapıttır.

Film, 1905’te Potemkin zırhlısındaki denizcilerin isyanını anlatırken bireysel kahramanlardan çok kitlesel hareketin gücüne odaklanır. Odessa Merdivenleri sahnesi, sinema tarihinin en çok analiz edilen sekanslarından biridir,

Battleship Potemkin, sinemanın sanat olarak görülmeye başlanmasının en önemli kilometre taşıdır. Müthiş tempolu kurgusuyla da çok dinamik bir filmdir.

 



2.   2. Altına Hücum  (ABD)


Sinemayı sinema yapan insan, sinemanın en büyük dehası saydığım Charlie Chaplin’in The Gold Rush filmi, hem güldürür hem de insanlık dersi verir.

Chaplin’in “Küçük Serseri” karakteri, Alaska’nın dondurucu altın arama kamplarında yaşam mücadelesi verirken, trajedi ve komediyi ustalıkla harmanlar.

Sinema tarihine geçmiş unutulmaz sahneler barındıran film, Chaplin’in başyapıtlarından biridir.

 



3. Grev  (SSCB)

Eisenstein’ın ilk uzun metrajlı filmi Strike (Stachka), işçi sınıfının sömürülmesine karşı kolektif direnişi epik bir anlatımla sahneye taşır.

Film, işçi sınıfının bilinçlenmesini yansıtır; bu yönüyle devrimci sinemanın manifestosu gibidir.

Eisenstein, montajı sadece olayları birbirine bağlamak için değil, fikirleri çarpıştırarak yeni anlamlar yaratmak için kullanır. Grev kırıcıların saldırısı ile bir sığır kesiminin paralel kurgulanması gibi.



 

4.   4. Yedi Şans  (ABD)

Buster Keaton’un Seven Chances filmi, hem romantik bir komedi hem de fiziksel slapstick’in sınırlarını zorlayan bir maceradır.

Filmde evlenirse büyük bir miras alacağını öğrenen Keaton, yüzlerce gelin adayı tarafından kovalanırken zaman ve mekânla adeta yarışır.

Keaton’un alamet-i farikası olan donuk yüz ifadesiyle kaosun ortasında sergilediği dinginlik, filmin yüksek aksiyon temposunu mizahla başarıyla birleştirir.

 



5.    5.Operadaki Hayalet  (ABD)


Rupert Julian’ın yönettiği The Phantom of the Opera, sinemada gotik korkunun en güçlü erken temsilcilerindendir.

Binbir yüzlü adam lakaplı usta oyuncu Lon Chaney’nin kendi makyajını yaparak yarattığı hayalet karakteri, dönemin seyircisini dehşete düşürmüştür.

Film, yalnızca korku ögeleriyle değil, operanın görkemli atmosferini ve bastırılmış tutkuların karanlık yüzünü de sahneye taşır. Daha sonra defalarca sinemaya tekrar uyarlanmıştır.

 


2 Kasım 2025 Pazar

EN İYİ KAN-REVAN KORKU (SPLATTER) FİLMLERİ

 

EN İYİ KAN-REVAN KORKU (SPLATTER) FİLMLERİ

 



1.    The Thing (John Carpenter – ABD -1982)

 

Film, Antarktika’da geçiyor ama ortam hızlıca cehennem sıcaklığına dönüşüyor!

“Sen benim kim olduğumu biliyor musun, ha?” sorusu bu filmde sadece bir klişe değil, kelimenin tam anlamıyla ölüm kalım meselesi. Herkes her an herkes olabilir; takım arkadaşın mı, yoksa örümcek adımlı katil bir uzaylı mı, kim bilebilir?

1951 tarihli filmin yeniden çevrimi.

 

 



 

2.    Evil Dead 2 (Sam Raimi – ABD - 1987)

 

İlk filmden sonra “daha fazla kan, çok daha fazla komedi” diyenlere gelsin ! Elektrikli testereyle önce kolunu, sonra da zombileri kesen bir adam, dans eden ölüler ve kan fışkırtan duvarlar.

B-filmlerinin zirvelerinden. “Korkuturken güldüren” değil, “güldürürken korkutan” bir şaheser.

 




 

3.    Dawn of the Dead (George A. Romero – ABD - 1978)

 

https://youtu.be/EIUJDwOAGxI?si=vEbxzfrLC6rubmOR


Zombiler AVM’de ! Kapitalizm eleştirisini daha zekice yapmak isteyen varsa buyursun denesin. “Yaşarken de alışveriş bağımlısıydık zaten…” temalı bir sosyal taşlama. Hem de kanlısından. Zombiler yavaş ama Romero’nun sistem eleştirisi hızlı.

“Night of the Living Dead” başyapıtına 10 yıl sonra bir ekleme yapıyor üstat ve (maalesef giderek kötüleşecek) 6 filmlik bir franchise serisini başlatıyor.

 




 

4.    Evil Dead (Sam Raimi – ABD - 1981)

 

Beş genç, ormanın ortasında bir kulübeye tatile gider ve sonrası cehennem... Necronomicon (H.P.Lovecraft’ın popüler kültüre kazandırdığı uydurma “Ölüler Kitabı”) ile uğraşacağınıza ders kitaplarından şaşmasaydınız iyiydi, gençler !

Düşük bütçeyle maksimum korku veren, ders gibi bir film. Kamera bile şeytani; uçuyor, kaçıyor, bağırıyor. Üç filmlik muhteşem serinin başlangıcı.

 

 



5.    Saw (James Wan – ABD - 2004)

 

“Hayatta kalma oyunu” konseptini öyle bir sundu ki sonradan çoğu vasat 11 filmlik bir seriye dönüştü efsane film. İstanbul’da açılan korku evlerine yıllarca ekmek yedirdi.

Jigsaw birader ölümcül bulmacalarla ahlak dersi veriyor ama yöntemi biraz… kanlı.

Düşük bütçeli zekice bir gerilim, hem mide kaldıran cinsten. Tuvalette başlamasından anlaşılmalıydı.

 





 

6.    Braindead (Peter Jackson – Y.Zelanda - 1992)


 https://youtu.be/emfmKqxdLhs?si=UdaM-J9vyUrNbibP


Despot annesi ile yaşayan çocuk-adamın annesi bir gün hayvanat bahçesini gezerken, değişik bir maymun türü tarafından ısırılır ve şenlik ve kan banyosu başlar.

Oedipus kompleksi ile yıllardır duş alan esas oğlanımız, bir yandan grotesk bir canavara dönüşen annesi ile bir yandan da evi basan zombilerle bir ölüm kalım tangosuna girişir.

Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin yönetmeninden her mideye göre olmayan ama eğlenceli bir kaos !

2 Ekim 2025 Perşembe

EN İYİ SPOR KOMEDİ FİLMLERİ

 

EN İYİ SPOR KOMEDİ FİLMLERİ

 



1. Shaolin Soccer (2001 / Hong Kong)

 

Stephen Chow’un yönettiği ve başrolünde oynadığı Shaolin Soccer, dövüş sanatları ile futbolu absürt bir komedi çerçevesinde birleştiriyor.

Filmde eski bir Shaolin keşişi, kardeşlerini bir araya getirerek bir futbol takımı kurar ve kung-fu yeteneklerini sahaya taşır. Hızlı temposu ve özgün mizahı ile Shaolin Soccer, spor komedilerinin başyapıtıdır.


 

2. Offside (2006 / İran)

 

İran’ın en önemli yönetmenlerinden Jafar Panahi’nin eseri olan Offside, diğerlerinden farklı olarak toplumsal bir komedi.

Filmde, kadınların stadyumlara girmesinin yasak olduğu İran’da, erkek kılığına girerek maça girmeye çalışan genç kadınların hikâyesi anlatılıyor. Hem trajikomik hem düşündürücü bu film, sporun toplumsal yönüne de ışık tutuyor.


 

3. Caddyshack (1980 / ABD)

 

Harold Ramis’in golf kulübünde geçen bu klasik komedsii, Bill Murray, Chevy Chase ve Rodney Dangerfield gibi yıldızlarla dolu kadrosuyla 80’lerin kült filmleri arasında yer alır.

Film, zenginlerle çalışan sınıf arasındaki çatışmaları ve golf sahasındaki absürt olayları konu alırken, tuhaf karakterleriyle bolca kahkaha vaat ediyor. 


 

4. The Waterboy (1998 / ABD)

 

Adam Sandler’ın belki en komik rolü olan Bobby Boucher, annesi tarafından baskılanan saf bir su taşıyıcısıdır. Ancak doğal yetenekleri, onu Amerikan futbolu sahalarının yıldızına dönüştürür. 

Frank Coraci’nin yönettiği The Waterboy, Sandler’ın tipik absürt mizahıyla dolu, aynı zamanda dışlanmış bir karakterin başarı hikayesini eğlenceli bir şekilde anlatıyor.


 

5. Talladega Nights: The Ballad of Ricky Bobby (2006 / ABD)

 

Komedi filmlerinin ustası Adam McKay’in yönetiminde Will Ferrel, John C.McGinley ve Sacha Baron Cohen sizi kahkahalara sürüklüyor 5. Viteste.

Ricky Bobby, NASCAR yarışlarının en hızlı ve en kibirli sürücüsüdür. Ancak yeni bir Fransız rakibin gelişiyle tahtı sallanır. Ricky’nin düşüşü ve yeniden yükselişi, Ferrell’ın kendine has mizahıyla anlatılır. 

Talladega Nights, spor hırsı ve Amerikan milliyetçiliğini tiye alan eğlenceli ve eleştirel bir film.

 


6. Mean Machine (2001 / İngiltere)

 

Vinnie Jones’un başrolde olduğu Mean MachineThe Longest Yard filminin daha eğlenceli bir uyarlamasıdır.

Bir zamanların ünlü futbolcusu Danny Meehan, hapse düştükten sonra mahkûmlardan oluşan bir futbol takımı kurar ve gardiyanlara karşı sahaya çıkar.

Barry Skolnick’in yönettiği film, futbolun birleştirici gücünü absürt bir mizahla harmanlıyor.

 

 

 


20 Eylül 2025 Cumartesi

EN İYİ SPOR DRAMALARI

 

EN İYİ SPOR DRAMALARI


6. DAMNED UNITED – İngiltere – 2009

 

Tom Hooper’dan 70'li yılların en büyük teknik direktörü Brian Clough’nun hikayesi.

 

O zamanların devi Leeds United takımındaki 44 günlük teknik direktörlük macerasına odaklanan film, daha sonra Nottingham Forest ile futbol tarihinin tekrarı imkansız başarısına (Dört yılda 2.ligden üst üste iki yıl Avrupa Şampiyonu olmaya) giden yolu anlatan harika bir biyografik film. 

 

 

5. HOOSIERS -  ABD - 1986

 

İlk filminde yönetmen David Anspaugh beyazperdeye üçlük atıyor.

 

Tek eksiği tüm basketbol oyuncularının beyaz olması ama dönem filmi olduğu için bu da göz ardı edilebilir. ABD’nin hiç masum olmayan bir döneminde, 50’lilerde geçen bir underdog hikayesi bu sonuçta.

 

İkinci şansların, dostlukların, kırgınlıkların, geri dönüşlerin harika anlatımı. Gene Hackman ve Dennis Hopper karşılıklı döktürüyor. Slam Dunk !

 

 

 

4. ROCCO VE KARDEŞLERİ - İTALYA – 1960

 

İtalyan auteur yönetmen Luchino Visconti’nin Alain Delon’u maksimum verimle yönettiği bir sinema klasiği.

 

Kaliteli bir Akdeniz melodramı olan film, büyük şehre göç edip, hayata tutunmaya çalışan bir ailenin yaşadığı iniş çıkışları müthiş bir gerçeklilikle veriyor. Venedik Film Festivali Jüri özel ödüllü.

 

 

3. ROCKY - ABD – 1976

 

3 filmlik Creed serisini de sayarsak, toplam 8 devam filmine sahip tüm zamanların en ünlü boks filmi ve franchise’ı.

 

Sylvester Stallone’nun bir daha ulaşamadığı aktörlük ve senaristlik zirvesi. 10 dalda Oscar adayı olup, en iyi film, yönetmen (John G. Avildsen) ve kurgu dallarında ödüle uzanan alçak gönüllü “underdog” epiği.

 

 

2. RAGING BULL  - ABD – 1980

 

Robert DeNiro’nun ikinci ve sonuncu Oscar’ını kazandığı film, usta yönetmen Martin Scorsese ile en verimli işbirliği.

 

8 dalda Oscar’a aday olup, sadece ikisini kazanan ve Scorsese’in şaşırtıcı bir şekilde (sanırım o zamanki şöhret farkıyla) en iyi yönetmen ödülünü Robert Redford’a kaptırdığı film, İtalyan asıllı Amerikalı boksör Jake LaMotta’nın hayatını anlatıyor. Siyah beyaz bir modern zaman klasiği.

 

 

1. CEHENNEMDE İKİ DEVRE - Macaristan - 1961

 

Macar auteur yönetmen Zoltan Fabri, Ukrayna’da geçen gerçek bir olayı Macaristan’a taşımış. Hitler’in doğum gününde Naziler esirleri Macarlarla bir maç düzenler. Macar takımının en önemli oyuncusu da eski Milli oyuncu Onodi’dir.

 

İnsani koşullar sağlanması karşılığında kaptanlığı ve antrenörlüğü kabul eden Onodi, arkadaşları ile fırsatını bulduğunda firar ederler. Ancak, yakalanıp, maça çıkmaya zorlanırlar. Gerisi tarihin epik bir sayfasının kusursuz aktarımı.


10 Ağustos 2025 Pazar

En iyi Münir Özkul filmleri

 En iyi Münir Özkul filmleri





Münir Özkul usta yaşasaydı 15 Ağustos 2025’te 100 yaşını bitirmiş olacaktı. Bunun şerefine usta aktörün oynadığı en iyi filmleri yazdım. 



6. YA YA YA ŞA ŞA ŞA - ÜMİT EFEKAN – 1985


Komedi filmlerine dozunda bir dramı başarıyla eklemek gibi zor bir iş başarılmış. 3. Ligden Fenerbahçe’ye uzanacak yetenekte bir kapıcı çocuğunun trajikomik hikayesi. 


Paranın ve şöhretin ezici gücü olanca gerçekçiliğiyle resmediliyor. Futbolun sosyo-ekonomik yönü hakkında zamansız bir mesajı var. 


Filmin diğer güçlü yanı da İlyas Salman - Münir Özkul ikilisinin müthiş oyunculukları. 



5. BİZİM AİLE - ERGİN ORBEY - 1975


Ertem Eğilmez’in “Arzu Film”’i yapımı. Ergin Orbey’in (H. Sınıfı’nın müfettişi) yönetmeni; Sadık Şendil’in senaristi olduğu efsanevi film. 


Yaşar Usta (Münir Özkul) :


“Dokunma aileme, dokunma çocuklarıma.” Nokta !



4. HABABAM SINIFI SINIFTA KALDI - ERTEM EĞİLMEZ - 1976


Rıfat Ilgaz’ın eserinden uyarlanan ama romandan giderek uzaklaşan serinin ikinci filmi aynı zamanda da en iyi ikinci filmi. Eğilmez, ilk dört filmde olduğu gibi kaptan köşkünde. Senaryo Sadık Şendil’in. 


Münir Özkul‘un yine formunun zirvesinde olmasının yanı sıra, 1976-1981 arası toplam 9 filmde beraber oynayan Kemal Sunal – Şener Şen ikilisinin beraber çevirdikleri ilk film olmasıyla da önemli. Tam 30 hafta vizyonda kalmış. 



3. NEŞELİ GÜNLER - ORHAN AKSOY - 1978


Münir Özkul‘un en iyi partneri Adile Naşit‘le verdiği en iyi performans. 


Turşu suyunun limon ile mi sirke ile mi daha iyi yapılacağından ortaya çıkmış trajikomik durumların yürek burkan nefis komedisi


Şener Şen’in de rol çaldığı komedi klasiklerimizden. 



2. BİR MİLLET UYANIYOR - ERTEM EĞİLMEZ - 1966


1932’de Muhsin Ertuğrul tarafından çekilmişti. Ertem Eğilmez’in elinde daha iyi bir filme, seksenler çocuklarının her Cumhuriyet Bayramı’nda izlediği bir başyapıta dönüşmüş.


Her rol mükemmel oynanmışken, Münir Özkul usta bir nebze daha parlamış. Her Türk’ün seyretmesi gereken klasik.



1. HABABAM SINIFI - ERTEM EĞİLMEZ - 1975


Rıfat Ilgaz üstadın ölümsüz eserinden unutulmaz Ertem Eğilmez başyapıtı. Senaryo Umur Bugay’a ait. Münür Özkul‘un eşsiz orkestra şefliği yönetiminde nefis oyunculuklar. 


Gülmekten yerlere yatırır ama bazı küçük anlarda da gözünüzden birkaç damla yaş getirir. 


Sonradan hepsi efsaneleşecek kadrosuyla bu “ anlatılmaz / yaşanır “ komedi klasiğini 5 kereden az izlemiş olan bizden değildir.


İkinci film vizyona çıkana kadar (28 hafta) vizyonda kalmış.




24 Haziran 2025 Salı

2000 YILININ EN İYİ FİLMLERİ

 ÇEYREK ASIRLIK HAZİNELER  – 2000 YILININ EN İYİ FİLMLERİ




1. BATTLE ROYALE (JAPONYA)


Kinji Fukasaku’nun izleyenlere kan banyosu aldıran şiddet operası. Okul disiplinin başa çıkamadığı Japonya’nın en azılı öğrencileri ve hatta aynı okulda okuyan bazı suçsuz çocuklar da birbirlerini öldürmek zorunda bırakıldıkları bir ölüm oyununa katılmaya zorlanırlar.


Şiddet filmlerinin zirvelerinden, tam bir distopik başyapıt. Yönetmen, ikinci filmi çevirmeye başlamak üzereyken kanserden ölünce, devam filmini oğlu yönetti. 





2. CROUCHING TIGER, HIDDEN DRAGON  (ÇİN)


Ang Lee’nin “en iyi yabancı film Oscar”ını kazanan epik, şiirsel filmi. Chow-Yun Fat ve Michelle Yeoh ustalara gencecik bir Ziyi Zhang, güzelliği ve oyunculuğu ile eşlik ediyor.


Müthiş bir koreografi, müthiş bir sinematografi, harika bir senaryo, oyunculuk ve yönetimle bir başyapıt ortaya çıkarmış. Aşk ve onur üzerine bir güzelleme.





3. DAİRE   (İRAN) 


İranlı auteur yönetmen Jafar Panahi’nin ilk dönem çalışmalarından olan “Daire”, İran kadınlarının içinde hapsedildikleri fasit daireyi anlatıyor.


Şövenist erkek alçaklıklarının şımarıkça zirve yaptığı İran’da kadın-erkek ayrımının işlendiği minör bir başyapıt karşımızdaki film.


Türk kadının mutlaka izlemesi gereken çarpıcı bir seyirlik.




4. MEMENTO   (ABD) 


Christopher Nolan’ın kurgu ile dansı, filme çok iyi bir katalizör olmuş. Her sahnede değişen olaylar zinciri, hafıza problemleri yaşayan protagonistimiz gibi bizi de sürprizden sürprize sürüklüyor.


Başlarda karmaşık bir olay örgüsü gibi gelen film, sabredenleri mükafatlandıracak derecede iyi yönetilmiş.




5. IN THE MOOD FOR LOVE  (H.KONG)


Wong Kar-Wai, romantik filmlere katlanamayan bendenize bile kendini sıkılmadan izlettirecek etkili bir aşk filmi yapmış.


Yasak aşk, beyazperdede bu kadar şiirsel bir şekilde çok az aktarılmıştır.





6. DAR ALANDA KISA PASLAŞMALAR  (TÜRKİYE)


Başkanıyla, hocasıyla, futbolcusuyla ve taraftarıyla amatör bir takımın (Esnafspor) profesyonelce anlatılmış öyküsü. Gerçek bir olaydan esinlenen film, “Hayat fena halde futbola benzer " sloganına uygun bir paralellikte işliyor. 


Filmde 90’ların ünlü futbolcularının da küçücük rolleri var.




7. GLADIATOR (ABD)


Ridley Scott, yıllar sonra marifetmiş gibi kopya kağıdı ile bu çok iyi filminin devamını yapıp, “pes be dede” dedirtmeden önce bu sandalet ve kılıç filmini beklenmedik bir hite dönüştürebiliyordu.


Russell Crowe’un başta Oscar olmak üzere haklı ödüllere boğulduğu rol, sinema tarihinin Spartacus’ten sonra en ikonik gladyatör rolü oldu.

EN İYİ 9 KEDİ FİLMİ

  EN İYİ 9 KEDİ FİLMİ     9. THE CAT RETURNS              (Japonya - 2002)               Dünyanın en büyük animasyon ustası Hayao ...